Başarmak

Emek vererek yaptığımız bir işin olumlu sonuçlanması başarıdır. Yürümeyi öğrenmek, okumayı öğrenmek, bir beceri öğrenerek geliştirmek, iyi ilişkiler kurarak bunları devam ettirmek gibi birçok şeydir. Başarıyı bütünsel ele alıyorum. Hayatı yaşarken ve birçok bilinmeyenle mücadele ederken somut veya soyut birçok şeyin oluşmasına katkıda bulunmak başarının temel taşıdır.
Gül heyecan içinde yaşananları izliyordu. Törenin yapıldığı salon çok büyüktü. Konuklar salonu doldurmuştu. Coşkulu alkışlama sesleri salonu sarmıştı. Sahnede Gül elinde tuttuğu ödülüne bakıyordu. Gözlerinin içi gülüyor ve içindeki mutluluğu dışına da yansıyordu. Etkileyici bir havası vardı.
Başarmıştı.
Azimle çalışmanın ona getirdiği bu ödül, başarısının sembolüydü. Yaşarken birçok şeyi başarmıştı. Zorluk olarak gördüğü birçok şeyin üstesinden kolaylıkla gelmişti. Zaman zaman toplumsal projelerin içinde gönüllü çalışmalara katılırdı. Yaşamayı, doğayı, insanları ve hayata faydalı olmayı severdi. Kendi hazırlamış ve gerçekleştirmiş olduğu toplum projesi “Yenilenmeye hazır mısın?” ona başarı ödülünü getirmişti. Sürekli düşüncesi, herkes kendi payına düşen sorumluluğu üstüne alsa hayatta anlaşmazlık diye bir şey olmaz, herkesin mutlu ve sevgi dolu bir yaşamı olur. Bu düşüncelerini arkadaşlarıyla paylaştığında onun ütopik bir dünya hayal ettiğini söylerlerdi. O da olsun, öyle bir yaşam için neler yapılmalı biliyor musunuz diye onların hayallerinin olup olmadığını öğrenmek isterdi.
Yaşamın içinde birçok şeyi merak ederdi, araştırırdı, okurdu. Özellikle de kişinin bu dünyadaki amacını hep merak ederdi. Sonunda öğrendi.
Mutluluk, süreçte yaşanan bir kavramdı. Bu süreci başarılı ve sağlıklı olarak yaşamak, kişinin kendini kabul etmesi, farkında olması ve bilinçli bir şekilde kendini iyiye güzele doğru yönlendirmesi demekti.
Çevrenin, ekonominin, eğitimin çok önemi vardı elbet ama düşünceler kişiye aitti. İnsan olumlu düşüncelerle hayatına istediği tüm güzellikleri çekebilirdi. Çünkü bu deneyimleri defalarca yaşamıştı. Şimdi aldığı bu ödül de deneyimlemiş olduğu başarılarını taçlandırmıştı.
İlham aldığı kişiler vardı. Şimdi kendisi de bir başkasına ilham kaynağı olmuştu.