theme-sticky-logo-alt

Düz Hazırlık

…Bir sayfayı daha çevirirken, içeriden gelen sesi duyar ve anlamaya çalışır.

Okunanlar ve yaşananlar arası ikilemlerde kalır uzun… bir kapı açılır, bir söze dökülür zaman. Ve zaman, görünen ve görünmeyenin arasındaki renklerinde dolaşır bir süre. Düşündüğünden uzun sürer. Çünkü düşündüğünle yaşadığının örtüşen, benzeşenlerinden karışır günü.

Gerçekliğin yansıyanından, önünden, ardından, anısından, …, kabullenişinde ürperten rüzgarlara bırakır kendini. Gerçek denilen; anın çarpanından manzumeler, edepli, edepsiz. Sesin sebebi yoktur.

Kesinliği olmayan bir döngünün tekrarından geliyoruz.

Her pencerenin okunuşunda güzelliği yaşanan. Sazın telinden nağmelere düşerken, pencerelere yönelen akışında yaşanan bütünlüğüne, yansıyan hikayeler.

İçinde bulunduğun anın resmini çeken görünmezini inceleme fırsatı. Anı iki sahneyle yürütmek. Birbiriyle bağlantısından kopan bir tarih, belki birkaç durak sonrası gerilerden takibi anıların. Aynı anda geçişen zamanın buluşabileceği noktaya akışı. Son, birkaç sondan doğacak bir hayattır belki.

Uzun yürüyüşlerinde ayırmaya çalıştığı iki zaman dilimine çoğalan güneş. Belki böylesi çok daha iyiydi.

… için düzmece bir rapor hazırlanmıştı, gerçeklik kırılmış, kırılan tarafın kırıkları üzerinde yürüyen belirsizlik gibi varlığına ihanet eden bir canlının her gün kendini yeniden kırıp parçalara ayıran eziyetin şiddetiyle hissedilen gerçeklik gibiydi yaşamak denilen düzmece. Verilen raporların etkisinden sebepler oluşturulamayacak kadar palavra ya da kifayetsizlik…. Nihayetinde kalın bir perdedir gökyüzü renkleriyle sonsuzluğu süren en büyük pencere…

Birikenlerinle yüzleşmek ve belki içinde yeni birikimlerine açılan yolunu seçmek… Tekrarlarından örülü sandığımız hayatın izini belirlemek ağır adımların, çekip çıkarmakta zorlanacağımız görünmezlerinizden… Gitmek gerek önce kendi içimizden pencerelere…

Her şey, bilinmezin varlığından çoğalan “aşk”a eşik yaşamlardan duvarlar…

Karşılaşmalar 2

Karşılaştıkları sanılanın aksi;

Saydam akan rüzgârın içinden geçen renklerin seslenmesi gibi kendine

Dönüşünden öncesine silerken gözlerini

Birbirine geçen renklerin alazında görürler gerçeği

Gel ve öldür.

24 Ocak

Uzun bir hikâyenin içinden geçerken zaman,

Her baharı ateşleyen serçeler gibi döşersen

Umutsuzluğu sokağa dilimlenmiş uzun acılar gibi

Ötesinden gelen anın kıvrımlanan sesiyle;

Şimdinin ötesine geçilemeyecek ince bir duvar gibi akar…

Akarken soluklanan zaman

Yaşam…

Aşığın parmaklarından dökülen sazın teliyle konuştu;

İnledi geçmişi, kustu geleceği; biri vardı, bir vardı, bir daha bilemeyeceği bir zamanın içinden sunulanın dinmeyen öfkesiyle sızıyordu gözlerine yelkovanın. Yelkovan akrebi takip ediyordu insafsızca iğnelenirken zaman.

Sonra soluğunun, yüzyılın çığlığına boyadı gökyüzünü. Havada asılan bulutların gözleri aktı toprağa.

… düşündü, bir varmış bir yokmuş, kimi yok muş, kimi de yokluğuyla kalabalığın ortasından çıkamayanların bir tek olduğuna inanırmış.

Bir asır, kendi hikayesinde kayboluyormuş.

Bir de ha var, ha yok. Varlığının ispatını geciktirmiş, en güzel hayallerin, güzelliklerin, sevginin bekçisi…

Bekleyişlerinden ümitsiz geleceklere karabasan kahramanlıklar,

Bekleyişlerinden kan revan sayfalar…

Bekleyişlerine unutkanlığın örtüsüyle kaybolanlar…

Ağzımın yoluna soyunan kelimeler gibi

Umut, tadında sakladığım

Düştükçe sızıntısında bağlarından kopuşu dalın.

Sonra bir çorak adacık, sarımtırak gövdelerin izinde tutuşlar ayracında,

Saklı kalan çocukluğun seğirmesi zamana,

Düşer gibi üzerimizden tenimiz.

Ben henüz hiçbir şey söylememişken

Yaşanılırmış gibi, zamanı yazıyordum.

 

 

Önceki Yazı
Eksik
Sonraki Yazı
Neyi Kontrol Edebildin?
15 49.0138 8.38624 1 1 4000 1 https://daginikkalsin.com 300 0