Savunma kalkanlarınızı hazırlayın
Geçenlerde çocukken televizyonda izlediğim bir dizinin yeni versiyonunu film olarak izliyordum yine televizyonda. Bu diziyi izlerken merak, heyecan, mutluluk ve bilinmeyene duyulan korku duyguları beni sarıyordu. Korkmama rağmen elimle gözlerimi kapar, parmaklarımın arasından usulca bakar o sahne geçtiyse izlemeye devam ederdim. Çocukluk işte…
Zaman içinde film ve dizi film arasındaki ayrımı keşfettikten sonra korku duygum, heyecanlı bir merak duygusuna yerini bıraktı. İzlediğim dizi Uzay 1999 dizisinin son versiyonu. Dizide Uzay gemisi Atılgan’ın bilinmeyene doğru çıktığı keşifler ve maceralar anlatılıyor. Kaptan Kirk, geminin alıcıları sayesinde bilinmeyen bir cismin kendilerine yaklaşan sinyallerini aldıklarında, mürettebata savunma kalkanlarını hazırlayın diye talimat veriyor. Savunma kalkanları bilinmeyen bir yerde çok önemli bir korunma biçimi.
Bunu düşününce dünyada yaşayan canlıların da savunma kalkanları olduğunu hatırladım. Canlıların fıtratında yaşamı sürdürmek var. Bundan dolayı her canlı kendini bir şekilde koruma altına alıyor. Doğayı izlediğimde hayvanların, bitkilerin ve insanların savunma yöntemleri birbirinden oldukça farklı. Hayvanların kimi çok sert bir deriye sahip, kimi zehirli bir şey salgılıyor, kiminin ise korkutucu bir görünümleri var. Aslanın savunmasında pençeleri ve kükremesi, kelebeklerin ise korkutmak için aldatıcı desenleri var. Bir denizanasına dokunduğunda elini yakar, kaşındırır. Bitkilerde de farklı şekilde, içi çok lezzetli ve yumuşak olan cevizin çok sert kabukları var mesela… Bazı bitkiler mesela etobur.
Dün çok enteresan bir şeyle karşılaştım…
İzlediğim belgeselde yağmur ormanlarındaki bitkilerin birbirleri ile haberleştiklerini ve savunmaya geçtiklerini öğrendim. “Bitkiler de konuşur mu canım?”, diyebilirsiniz. Bitkiler yeşermekte olan filizlerinin hayvanlar tarafından yenildiğinde kendilerini ve çevresindeki bitkileri korumak için birbirlerine sinyaller göndererek haberleşiyormuş. Bu sinyali alan bitkiler tatlarında ve görünüşlerinde değişiklik yapıyorlarmış. Onu yiyen hayvanlar tadın kötü olduğunu fark ettiklerinde o bitkiyi yemeyi bırakıyorlarmış.
Biz insanların da savunma kalkanları var. Önyargılarımız, düşünce okumalarımız, elalem ne derciliğimiz, aşırı egomuz, bilgilerimiz, becerilerimiz ve yeteneklerimiz var. Bu savunma kalkanlarının bizi bilinmeyenden ve kötülüklerin şerrinden korumalarının yanında; eğer sınırlarımızı doğru belirleyemezsek, bilgisiz olup objektif olmayı beceremezsek yaşamda çok zorlanırız ve o kalkanlar hayattaki huzurumuzu da engeller gibi geliyor bana.
Bana sorarsınız farkında ve bilinçli olarak yaşamak en önemli savunma kalkanı.
Sevgiyle kalın.
Görsel: Birds of America (1827) by John James Audubon