theme-sticky-logo-alt

Tutulmayan Söz

 

Vakti geldi. Sanırım üç sene önceydi. “Tablet, tablet” diye tutturdukları bir andı (Bence bu devrin ebeveynlerini en çok zorlayan şeyler bunlar; kolayına kaçmadan çocuğunun eline hemen tableti ve telefonu tutuşturmak istemeyenlerin, yani). Ben de, bir yazıda okuduğum kadarıyla on yaşında tabletin uygun olduğunu düşünüp; “Tamam, dördüncü sınıfı bitirince alacağız.” demiştim.
Bugün Defne, konuya pek dolambaçlı yollardan girdi:

-Anne, dördüncü sınıftan sonra da arkadaşlarımı görebilecek miyim? Onlarla görüşmeme izin verirsin değil mi?, diye sordu. Ben de pek tabii istediği zaman görebileceğini ifade ettim. Hatta, dışarıda büyükler olmadan da buluşabileceklerini söyledim ki ayrılacağı için fazla üzülmesin.
O, devam etti:

-Peki, tablet veya telefondan?
(Tehlikeli sulara yaklaştığımı ama bunun da kaçınılmaz olduğunu tabi ki anlamıştım.)

Ben: ………
(Ebeveyn olarak, kendimi en çok taktir ettiğim özelliğimdir; cevabı bilmiyorsam veya vereceğim cevap infiale neden olacaksa susmak. Yani, kıyaslayınca; çılgınlar gibi bağırmama eşit sayılır.)

-Hani anne, dördüncü sınıfta karnemdeki notlarım güzel (güzel not nedir ki allasen?)olursa tablet alacaktınız. Alacak mısın?
(Ta taaammmm….)

-Şey kızım, tableti olan çocukların annelerinden duyduğum kadarıyla pek önermiyorlar. Emin değilim. Almayı düşünmüyorum, diye cevap veriyorum.
Ama karşımdaki tıfıl, fena yerden vurdu, bu kez:

-Biliyor musun, okuduğum hikayede ne vardı? Michelle, yarış bisikleti istiyor ve ailesi de on dördüncü yaşında ona bir yarış bisikleti alacaklarını söylüyor. İki yıl boyunca bunun hayalini kuran Michelle’e bir yarış bisikleti alınacağını arkadaşları da öğreniyor tabi ki. Sonunda on dördüncü yaş günü geliyor ve Michelle heyecandan yerinde duramıyor. Ailesinin ona hediyesi ise bir ansiklopedi, anne! (Bağırarak anlatıyor, tabi ki). Sen de aynen onun ailesi gibi yalan söyledin. Sana nasıl inanayım bir daha? Hani sen yalan söylemezdin?, diyor.

Evet dostlar bildiğiniz üzere, ebeveynliğin en zor anlarından biri de bu an. Sakin ve dikkatle onu dinliyorum. Gurur duyuyorum onunla. İstediğini yaptırmak için izlediği yola, verilen sözün tutulması gerektiğini hatırlatmasına. O anda biliyorum ki o tablet alınacak. Ama hemen “evet” de demiyorum. Yarım saat sonra bu kez kitabı getiriyor ve önceden birlikte okumuşlar belli ki, Umut da eşlik ediyor ona- hikayeyi okuyor.
Yüzümde kocaman bir gülümsemeyle dinliyorum. Çünkü kitabın Çıtır Çıtır Felsefe* serisinden bir kitap olduğunu fark ediyorum. Yani öğrencilerime, kendi hakları konusunda bilinçli olmaları için okumalarını önerdiğim seriden bir kitap!


Eh işte hoca hanım, hayat böyle!
*Çıtır Çıtır Felsefe Serisi; Gerçekten ve Yalancıktan, üçüncü sınıftan itibaren okunabilir.

Önceki Yazı
Adım Hasret
Sonraki Yazı
İçimden Geldi
15 49.0138 8.38624 1 1 4000 1 https://daginikkalsin.com 300 0