İçimde Hayat
Şu an içimde döne döne etrafa neşe saçarak dans eden iki kişi var. Ahenkle ilk defa karşılaşmanın tutkusunun farkındalığıyla… O kadar uzun zaman birbirlerini aradılar ve aradıklarını zannederken başka başka yollarda o kadar çok kayboldular ki… Onların hepsinin özlemiyle donanmış haldeler. Ah keyif, heyecan siz nasıl duygularsınız böyle.
Okurken “Kimler dans ediyor, neler oluyor bu kızın içinde?” diyen sesleri duyuyorum. Ve başlıyorum.
İçimdeki kadınlardan biri; bembeyaz saçaklı bir elbise giymiş bir kadın, rengarenk saçlı, neşeli, sımsıcak, yaratıcı, parlayan -hem de ne parlamak… Diğeri net, keskin sınırları olan, soğuk bir sessizliğe sahip takım elbiseli bir erkek.
İlk karşılaştıklarındaki o karmaşa birbirlerinin alanlarına girmemek, herkesin özgürlüğünü yaratmasına alan açacak anlaşmalarla iş birliğine dönüştü. Böylece iki vücut tek oldu. Hemhal oldu. Uyum, ahenk, aşk, sevgili oldular. İçimdeki hayatta danstan önce karmaşa vardı. Anlaşamayan eril ve dişil yönlerim bir tartışma halinde ve hep eril yönüm baskın geliyordu. Ne zaman içimdeki dişil yönlerime yönelsem hep eril yönümün net keskin tavrı ile karşılaşır ve sessizliğe gömülürdüm. Şimdi ise dişil ve eril yönlerim uyumlarını, anlaşabildiklerini, birbirleriyle ilgili sorunları olmadıklarını fark ettiler ve birbirlerine alan açmak için anlaştılar. Şu an bütün hallerime kabul, şefkat ve anlayış geldi. İçimdeki o dansta aşk var, özlem, uyum, netlik, sınırlar, koşulsuz sevgi, güven, yaratıcılık, iş birliği ve en çok da BEN varım. Parlamak var. Işıl ışıl PARLAMAK. PARLA…