Kendini bilmek
Bana “kendini bilmek nedir?” diye sorduklarında aklımdan şöyle şeyler geçiyor…
İnsan kendini bilmez mi?
İnsan kendini elbet bilir yoksa hayatta savrulup gider. Ancak şöyle bir durum var; kendini bilmek, insanın içindeki olanları fark edip ona göre hayatını yönlendirmesidir. Biz kendimizin ne kadar farkındayız? Aynaya bakınca kendimizi görüyoruz fakat benim söylemek istediğim; kendimizi başkasına tanıtırken söylediğimiz birkaç özelliğimizden daha fazlasıyız. İçimizde sakladığımız duygularımız, hislerimiz, yargılanmaktan, ayıplanmaktan, utanmaktan korktuğumuz bir sürü düşünce ve davranışlarımız var. Bunun dışında bu duygu ve düşüncelerle hayata geçirdiğimiz tepkilerimiz ve bilinçsizce verdiğimiz tepkiler sonucu tahmin edemediğimiz sonuçlarla karşılaşıyoruz ve bulunduğumuz ruh hali seviyemizden aşağılara iniyoruz. Kendimizin farkında olduğumuzda yani kendimizi bildiğimizde ancak bu durumdan kurtulabiliriz. Kucağımızda taşıdığımız ağır sepeti boşaltmayı başarırsak yolumuzda daha rahat ilerleriz gibi geliyor bana.
Kendini bilmek, bir de başkalarının gözü ile kendini tanımaktır. Bu kolay kabul edilecek bir durum değildir elbet. “Elalem ne der?” ülkesinde yaşamaktan bahsetmiyorum. Her insan bizi aşağıya çekmez mesela. Dışarıdan gelen seslere kulak verdiğinde gerçekten kendini tanıyorsan dışarıdan sana aktarılan durumları kolaylıkla süzgecinden geçirebilirsin.
Peki bunları eledik diyelim, kendimizi tanıdık. İçimizdeki potansiyeli nasıl keşfedeceğiz? Bu noktada önyargısız deneyimler yoluna ışık tutabilir. Kendi kontrolünde, hızında, çabanda kendini bilip mutlu yaşam sürmek mümkün diye düşünüyorum.
Görsel: Abbey Lossing