Olmak ya da olmamak
Metro merdivenlerinde neler yaşayabilirsiniz?
Herkesin kendine özgü bir deneyimi vardır. Koşanlar, inenler, duranlar, konuşanlar…
Bir gün metrodan çıkarken yürüyen merdivende karşı merdivenden inen birine takıldı gözüm ve gözümün önünde Hamlet’in o ünlü sahnesi belirdi:
”Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu!”
O gün Sheakspeare’in ne kadar spiritüel bir insan olduğunu anladığım gündür. Dünya hallerini ne kadar da eserlerine yansıtmış, gizli bilgiler gibi cümleler arasına saklayıvermiş. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az gibi…
An’lamak istediğinizde anda olabilmeye gönüllüsünüzdür, çünkü anlam “an”ın içindedir ve idrak anda olur. Anlayış geliştirmek de o kişinin anını tam olarak görebilmeye gönüllü olmaktır, çünkü anlayışın görünenin ötesinde gelişebilmesi gereklidir. Görünen bizi tetiklerken, verilen tepkinin ötesinde, görünmeyen alandakini görebilmek tetikleyen noktanın derdinin kendiyle ilgili olduğunu bize anlatır.
Tüm bu anlar bizi olma haline götürür. Bu dönemde çok karıştırılan bir şey bu, “yapma” ve “olma” hali tümden birbirine karışmış durumda. Olmaya çalışmak için koşturmak bizi ancak -mış gibi yapmaya götürüyor. Hiçbir taş yerine oturmadan, hatta taşları görmeden, çalışmadan çalışmaya koşturmak olmaya çalışmak değil, sadece yaparak kendini bir yerlere koymaya çalışmak. İşte o zaman bilgi sadece kafa bilgisi olarak kalıyor, kalbe ve hücreye inmiyor. Hücreye girmeyen bilgi olma halini getiremiyor.
Olmak için dönüşmek, dönüşmek için anlamak, anlamak için bakmak, bakmak için durmak, durmak için gönüllü olmak gerekli galiba.
Ne dersiniz? Belki de dönüşmeye gönüllü olmak, olma meselesini kolaylaştırıyordur.
Görsel: Tonguç Baykurt