theme-sticky-logo-alt

Sevgili’ye Sevgilerimle

Rüzgârın kızıllığında savrulurken gökyüzünün maviliğine, içine siyahları saran bir adam uzaklara kanat çırpan ufuğu sırtına dolamış geliyordu. Gözlerinden akan rüzgâr kızıla çalmıştı solgun gözlerini. Bir avuntunun peşinden gelmişti belli ki, akıyordu umarsızca sokaklara… Yüzündeki matemi okuyordum, varlıkla yokluk arasında gidip gelen bir yaşamı vardı. Günlerden birinde o çok sevdiği umut terk etmişti onu. Mutluluk gözyaşları siyahın matemine bürünmüştü. Gecelerinin gündüze çevrildiği alnındaki çatlaklardan belli oluyordu. Kaşlarından düşen birkaç damla kristal tanesi, yanaklarından süzülerek toprakla buluşuyordu. Gözleri bir anlam yüklüydü sanki; gördüklerini değildi de hissettiklerini, görmek istediklerini görür gibiydi. Tebessümle sakladığı gamzeleri belli belirsiz titriyordu. Belirli aralıklarla sırtına astığı yalnızlığını yerinden oynatıp omzuna nefes aldırıyordu.

Kimdi bu yabancı? Merakım gittikçe artıyordu. Yanıma yaklaştı birkaç adımda. Uzun yollar bir anda hiç olup çıkmıştı karşıma; bir korku sardı vücudumu titredim bir başıma.

“Ey şimşekler duyun sesimi! Nefesinizin azizliği bu ana kadarmış; korkunun duvarlarını ördüğünüze inanıyordum ama artık bir yalan olduğunun farkındayım!”

Yabancı gözlerimin içine bakıyordu. Son birkaç adımı sanki ruhuma saplanan gümüş bir hançerdi. Yüreğimi yerinden söküp atarcasına sert darbelerin ardından acıtarak çeken… Acı çeken yüzünde bir tebessüm oluştu yeniden. Gamzeleri sızladı sanki. Gözlerinin kızıllığı yangın yerini andırıyordu; yangına su sıkıyordu sessizce, içine ağlayarak. Aklımın doruğunu zorlayarak adımlarını izliyordum, toprağın kokusuna karışan kokusunu içime çekerek. Derinden gelen bir ağırlık kaplamıştı bedenimi, ruhum eziliyordu sanki, zamanın boşluğuna bıraktığım umutlarım, ümitlerimi de yanına katarak saklandığı dehlizden kurtulma çabasında gibiydi.

Gözlerimin önündeki gül bahçelerinde savruluyordu ruhum, bir sonun başlangıcındaki yeni bir ilki yaşıyordum. Yabancı, yabancı adımlarıyla yürümeye devam ediyordu. Peşinden koşmaya başladım ve tuttum ellerinden. Ellerini tutmamla irkilmesi bir oldu.

Kırılgandı elleri, nasırlar kaplamıştı avuçlarını. Belli ki oldukça narindi elleri, yollara kattığı yılları incitmişti belli ki. Yüzünü dönünce kalbimin yerinden çıkacağını sandım. Uzun uzadıya baktı gözlerimin içine, ne olduğunu anlayamadan baktım kızıl denizine. Rüzgârda savrulan ceketinden solgun bir kâğıt parçası düştü birden yere, zamanın ruhunu sırtında taşıyan bir kadın. Ve o kadının gözlerinde bir ışıltı savruluyordu semaya. Yabancı eğildi yerden onu kaldırmaya. Kaldırdı, sildi, okşadı sonra sol iç cebine koyacaktı ki, el attım çatlamış ellerine ve fotoğrafı aldım. Usulca baktı ilk önce, sanki gözleri konuşacaktı. Gözlerim gözlerinden ayrılamadı bir an, gözlerin söz olduğu bir anı yaşıyordum. Fotoğrafı katlanan kenarından sessizce açtım, gözlerim akmaya başladı yeryüzüne; şimşekler artık gözlerimde.

Küçük bir not düşülmüştü el yazımla köşesine; Sevgili ’ye Sevgilerimle…

Önceki Yazı
Yitik Sevginin Bağımlısı
Sonraki Yazı
Eksik
15 49.0138 8.38624 1 1 4000 1 https://daginikkalsin.com 300 0