Şiddetsiz İletişim
Şiddetsiz iletişimin temel adımları gözlem, duygu, ihtiyaç ve rica… Bu adımlar şiddetsiz iletişim yolunda sık sık duyduğum ve duymaya da devam edeceğim dört adım. Benim hayatımda bunları duymak, tekrarlamak ne kolay ise aksine hayatıma geçirmek, iletişim dilimin bir parçası haline getirmek o kadarda kolay değil. O yüzden de tüm bunlara geçmeden önce kıymetli iki bilgiden bahsetmek ve onlarla birlikte tek tek adımlara bakmayı daha faydalı buluyorum.
“Şiddetsiz İletişim: Bir Yaşam Dili” kitabında Marshall Rosenberg’in bahsettiği gönülden alma -verme durumları. Gönülden alma- verme; her ne yapıyorsan bunu gönülden yapara, bir zorunluluk haline bürünmeden yapmanın güzelliğini bana hatırlatan bir nokta.
Kendi hayatımda kendime “gerekli, lazım, -meli, -malı” içeren cümleleri çok kurduğum bir dönemde karşıma çıkan bu hal beni sarsmıştı ve açıkçası çok gerçekçi gelmemişti.
Hayatımda gönülden olamayacak şeyler vardı. Yapılması gereken zorunlu olan haller vardı. Tüm bunları nasıl olurda gönülden yapabilirdim?
Bu düşünceler ile beraber içimde iki ses vardı. İlki; bu gerekli hallerin gerçekliği ile yüzleşen ve aksinin pek mümkün olmadığı kısım, ikinci ise bu zorunluluk hallerinden sıkılan, gerekli olan olaylarda nasılda direnç göstererek kendini zorladığını ve bundan keyif almayan kısım.
Bir yanım zorluk içinde yaşamaktan yılmış, diğer yanım ise buradan nasıl bir yola gideceğini bilemez haldeydi…
Sanki gönülden alma -verme hali sadece istediklerini yap ve istemediklerini yapma diyordu.
Tüm bu hallerimle İlknur Açarel’in sunduğu “‘hayır’ı duyma-söyleme” konulu bir alıştırma akşamına katıldım. Alıştırmada çalışmak için herkesin hayatında gönülsüz “evet” dediği bir olayla çalışması istendi. Yani içten içe “hayır” demek için çırpındığımız fakat ağzımızdan dökülen cevabın “evet” olduğu bir olayı seçmemiz…
Ben de kendime aslında gitmek istemediğim bir yere davet edildiğim bir olayı seçtim. Sonra bu konuyla ilgili çalışmaya başladığımızda Marshall Rosenberg’in söylediği bir cümle söylendi ve yaklaşık olarak cümle şöyleydi: “her davranışımızın altında karşıladığımız bir ihtiyacımız vardır.” Bu sözden benim anladığım; gönülden “evet” demediğimiz durumları, “ben oraya gitmeye zorunluyum, gitmem gerekli” olarak tanımlarken, Marshall cevabımın altındaki ihtiyaçlara dikkatimi vermemi söylüyordu.
Bununla birlikte ben konumda gönülsüz “evet” derken, hangi ihtiyaçlarımı karşıladığımı bulmak için dört adımı kullanarak bir alıştırma yaptım. Tüm bunlarla dört adımı takip ederek ihtiyaçlarıma baktığımda uyumlanma, topluluk, paylaşım ihtiyaçlarım ile bağlantı kurabildim. “Evet” davet geldiğinde gönülsüz “hayır” demiştim. Sonrasında ise paylaşım yaptıkça, insanlarla bir arada oldukça halimde değişkenlik olmuştu.
Tabi ki her zaman gönülsüz evet dediğimiz yerler memnun ayrıldığımız noktalar olmayabiliyor. Bununla alakalı rica adımında farklı stratejiler ile ilgili bahsedeceğim.
Tüm bunlarla gönülden alıp- verme halini tekrar hatırladığımda cümlelerimi “gerekli, lazım”kalıpları ile değil; “seçiyorum, tercih ediyorum” ile değiştirmek hayatımda kendimi zorladığım noktaları azaltmama destek oldu. Davranışlarımın altındaki ihtiyaçlarla bağlantı kurabildiğimde kendime karşı daha şefkatli olduğumu ve hem kendimle hem diğerleriyle olan iletişimimde faydalı olduğunu gördüm. Bahsettiğim bu iki kavram benim şiddetsiz iletişim deneyimime katkı sağlayan bir yerdeler. Bahsettiğim her şeyi hala deneyimlediğimi, tekrar tekrar öğretilerle devam ettiğimi, bir şiddetsiz iletişim yolcusu olduğumu hatırlatmak isterim.
Bir sonraki yazıda ilk adım olan “gözlem” ile buluşmak üzere…