Yitik Sevginin Bağımlısı
Görüyorum ve fark ediyorum ki yavaş yavaş, ben bir bağımlıyım… Bazı duygulara ve bazı insanlara bağımlıyım. Bazen bu duygu veya insanlar ihtiyacı hissedilmeyen, varlığı yokluğu fark etmeyen şeyler olurlar. Sonra birden fark edersin ki ne sen onu bıraktın ne o seni.
Kötü bir şey mi bu bilmiyorum ama o duygu ya da insana dair sana faydalı mı zararlı mı, senin için iyi mi diye bakmıyorsun. Sadece orada mı var mı diye yokluyorsun. Ve çok ihtiyaç duyduğun bir şeyi kana kana yutar gibi ondan o duyguyu alıyorsun.
Bu hunharca “duygu içmeye” neden ihtiyacı olur insanın?
“Hadi bana hissettir. Hadi bana beni hissettir. Hadi bana ne kadar zevk alabiliyorum hissettir. Hadi beni şımartarak tatmin et, şımart benliğimi, yücelt. İyi olduğumu söyle benim.”
Bunu tattığın anda damağında bir kendinde hoşluk ve aşkın bir benimsenme, bütünleşme hissi kalır. Ve sen o duyguyu tekrar tekrar istersin.
İnsanlar duyguları nasıl yaşıyor bilmiyorum. Yani o duyguların emicisi olmadan onları yaşamak nasıl mümkün oluyor? Belki o duyguların temeli bende o kadar yoktur ki, ben o duygulara o kadar açımdır ki onu içmekten başka çarem kalmıyordur. Şunun gibi; insanlar çok güzel kokan bir suyla duş alıyorlar. Bu su onları iyileştiriyor, geliştiriyor, güzelleştiriyor. Ben ise bir çölde günlerce susuz kalıp yürüdüğüm için o suyu içmeden yapamıyorum. Bu güzel suyu içmek bana öyle bir sarhoşluk veriyor ki, her yudumu ayrı bir tatmin gibi, beni benle birleştiriyor gibi, içim güzelleşiyor dans ediyor gibi… İşte bu his için diğer insanların o güzel suyla yıkanıp güzelleşmelerine hayıflanmaktansa, en derin en kestirme yoldan sevgiyi ve mutluluğu, hücrelerime zerk etmekle meşgulüm.
Ama bu durum herkese olmaz, duygu emicisi olabilmek için yüzyıllar önce damarlarındaki bütün duygu kanı ürkmüş, çekilmiş, sinmiş, kurumuş bir çocuk olarak oradan oraya koşman gerek. Sokak çocuklarının tinere uyuşturucuya bağlanması gibi; duygunun, sevginin ve şefkatin evini yitirmiş ve sokakta kalmış kalpler de bu duyguları içip yaşamaya devam etme gücü ve motivasyonu buluyorlar.
Şimdi soru şu, Acaba o sevginin yurdu neredeydi? Yüzyıl sonra bulabilir mi bu çocuk?
Peki bulsa hücreleri tekrar hatırlayabilir mi duygulardan öç almadan yaşamayı? Umarım.