Yine Kaybettin
Susuz kalınca çatlayan toprak misali, ruhta çatlayıveriyor tam orta yerinden. Bu şanslıysan ilk seçenek.
Kimininki cam gibi un ufak oluyor. İşte o zaman yandı gülüm keten helva…
Gözünden dökülen yaşlar gecikmiş olacak ki; cam çamur değil suyla birleştiremezsin, bir-leş-ti-re-mez-sin!
Ruh hastası olur adın. Sanki bunu tek başına yaptın. Parmak izlerini ancak özel dedektifler bulur bunu yapanların çoğunun.
Zira insan ruhuna sıçmayı iyi bilenler hiç de az değiller.
Ruh hastası! Sen de severdin ruhundaki can suyunu emip un ufak etmeyi sevenleri. Sen izin vermesen kim çatlatana kadar sömürebilecek ki seni?
Avut kendini bitap düş hatta, çare sanki dönem dizilerinde, İran filmlerinde, damar müziklerde…
Komedi görünce zaplayıp, ızdırabın denizinde yüzen. Sana isim bulsam diyorum kelimeler apışıp kalıyor anladın mı? Ben de ruh hastası desem, dedim gitti.
Aslında fena değildin, bir giderin vardı, batıyorsun artık. Olası kehanetin gerçekleşmesi hikayesinin canlı örneği.
Çarem var mı dedin ya, arkandan baya güldüm gül güzeli salak. Dikenleri olmayan gül de olur muymuş? Sınırın olacakken batmasın diye öbürüne canını yakarak kesip attığın günleri hatırladın mı şimdi?
Önündeki iki yoldan nekrotik olanı seçmekle bir dışsal intiharı yaşadın.
Oysa gereksiz hücreleri programlı olarak öldürmeyi biliyordun sen. İçsel bir intihara daha anne karnındayken alışıktı bünyen.
Bak yine pis bir sırıtma geldi bana. Unutmaktı değil mi bu dünyanın büyük oyunu. Ortadaki top olmayı sen seçmiştin, karanlık ve ıslak o yoldan geçerken hatırlamayacağına yeminler etmiştin.
Öyle bir unutmuştun ki ışığını, kime hizmet ettin?
Üzerine giydiğin kıyafetleri hep senin zannettin…
İşte unuttuklarının kocaman boşluğunda yine kaybettin.
Görsel: “Green Mood 5,” Frederic Belaubre