theme-sticky-logo-alt

Bir Sevgililer Günü Masalı

Bir varmış bir yokmuş.
Günlerden bir gün Necla Hanım sinirli adımlarla her zaman gittiği kuaför salonuna girip balık etli bedenini ilk boş bulduğu koltuğa bırakıvermiş.
“Nejat neredesin? Allah aşkına yardım et!” diye seslenmiş bitkin bir sesle.
Necla Hanım’ın çevresine yaydığı gürültücü tavırlar salonda bulunan tüm kişilerin beklentili bir sessizliğe bürünmesine neden olmuş.
Nejat hiç zaman kaybetmeden, saçına bolca saç spreyi sıkarak son rötuş yaptığı müşterisini bırakıp Necla Hanım’ın yanına koşmuş.
“Nasıl yardımcı olabilirim Necla Hanımcığım?” diye sormuş son iki heceyi gereksiz sayılacak şekilde uzatarak.

“Şlap”

Necla Hanım derin bir nefes verdikten sonra başına sıkıca bağladığı şalı tek hamlede geriye doğru itmesiyle nahoş bir “Şlap” sesi yankılanmış salonla.
Şalın içinden umulmadık büyüklükte, ilk bakışta ne olduğu anlaşılamayan ama ikinci bakışta insanın içini büzüştürecek, mideleri bulandıracak, belki çok daha sonra kahkahalara sebep olacak, ardından “yok olmaz öyle şey canım” dedirtecek bir “şey” Necla Hanımın alnına vurmuş.
Bu ses eşliğinde ortaya çıkan görüntü tüm salondakilerin nefeslerini tutmalarına sebep olmuş. Kaşlarını yeni aldırmış olan genç bir anne küçük kızının gözlerini kapatarak hızlıca salondan dışarı atmış kendisini.

Yılların esnafı Nejat kadının ödemeyi yapmadığını fark etse de şaşkınlığı kadının peşinden gitmesine engel olmuş. Salonda yaşanan bu gergin sessizlik sanki gelecek olan bir fırtınanın habercisi gibiymiş ancak kimse bu fırtınanın neye benzeyeceğine dair herhangi bir fikir yürütemiyormuş çünkü bu gördükleri şey insanlık tarihinde daha önce hiç yaşanmamış bir olaymış.

Tüm müşteriler ve çalışanlar Necla Hanım’a doğru dönmüş, bunun nasıl mümkün olabildiğini ve Necla Hanım’ın ne tür bir hareketinin buna yol açmış olabileceğini düşünüyorlarmış.
Ancak, sorunun yaşananlarda değil de daha çok gözlerinde olduğuna inanan, yaşlı Müjgan Teyze’nin gözlüklerini bulmak için karıştırdığı çantasından çıkan hışırtılı sesler rahatsız ediyormuş bu mükemmel sessizliği.

“A, çük bu ayol!”

Salondaki herkes için sanki sonsuzca uzun bir süre geçtikten sonra Müjgan Teyze gözlüklerini bulup takmış. Müjgan Teyzenin gördüğünü bir çocuk edasıyla haykırarak “A, çük bu ayol!” diye değerlendirmesi Necla Hanım’ın tekrar çaresiz haykırışlarla ağlamasına neden olmuş.
Sanki bir rüyadan uyanmış gibi silkelenmiş Nejat ve hemen çevresine emirler yağdırmaya başlamış.
“Oğlum Remzi, hemen Necla ablana kolonya, su filan getir!” diye çırağına emrederken
“Sılacığım, Necla Hanım’a bir el masajı lütfen” diyerek manikürcü kızın da bulunduğu transtan çıkmasını sağlamış.
Fal taşı gibi açılmış gözleriyle salondaki diğer iki kalfaya göz edip yavaşça yaşadıkları şoktan uyanarak, ellerine cep telefonlarını geçiren müşterilerin işlerini hızlıca bitirmelerini ima eden bakışlar atmış.
Salon tekrar hareketlense de salondakiler Necla Hanım’ın son durumunu ortalama her 30 saniyede bir ona doğru kafaları uzatarak kontrol ediyorlarmış. Bazıları çaktırmadan çektikleri fotoğrafları cep telefonları ekranlarında büyüterek inceliyorlarmış.
O esnada çırak Remzi kaptığı ufak su şişesiyle Necla Hanım’a koşarken manikürcü Sıla ellerine son kat oje sürdüğü müşterisini bırakıp uyuşuk adımlarla Necla Hanım’ın yanına çömelerek Necla Hanım’ın sol elini bolca limon kolonyası eşliğinde yoğurmaya başlamış.
Bu esnada Necla Hanım yüzünün bir sağ tarafına bir sol tarafına kayarak su içmesini engelleyen devasa fallus ile boğuşmaktaymış. Necla Hanım suyu bile içemediği için umutsuz bir “Ah” çekerek kendini tekrar koltuğa bırakmış ve şişeyi hala şaşkın bakışlarla onu izleyen Remzi’nin eline tutuşturmuş.
Salondaki tüm müşteriler kendilerini cep telefonlarına kaptırmışlar. Herkes eşine dostuna bu sıra dışı olayı çeşitli sosyal medya kanallarından iletmekle meşgulmüş. Bir tek Müjgan Teyze dışında.
Müjgan Teyze gözlerini hala Necla Hanım’ın aynadaki yansımasına dikmiş garipsenecek kadar neşeli bir bakışla ve soluksuz bir şekilde onu izlemekteymiş.

Nejat, bi’sus Allah aşkına zaten ortalık karışık

Yüzünü yıkadığı kısa bir soluklanma molası ardından Nejat, Necla Hanım’ın hemen arkasına geçerek bir öneride bulunmuş:
“Necla Hanımcığım, acaba Feridun abiyi mi arasak? Hani, benim burada yapabileceğim şeyler kısıtlı. Belki bir doktora gitseniz ha?” demiş tahammül edilemez görüntüdeki bu müşterisinden hızlıca kurtulma niyetiyle. Gerçi çok da haksız sayılmazmış. Onun kadar sıradan bir kuaför kafadan sarkarak kadıncağızın yüzünün illaki bir tarafını kapatan devasa bir pipiye ne yapabilirmiş ki? Utangaç bir tavırla aynadan Necla Hanım’ın yansımasına gülümsemiş Nejat. Necla Hanımın yüzünün boş kalan tarafından önce ekşi bir şey yemiş gibi kırışan burundan ve ardından da acı dolu bir hıçkırığa dönüşen ifadeden bu önerinin pek faydalı olmadığını anlamış Nejat.
“Feridun iş gezisine çıktı bu sabah” diye boşalıvermiş Necla Hanım’ın titreyen dudaklarından. Ardından da eklemiş: “Feridunum, hayatımın aşkı, sevdiğim erkek, üç çocuğumun babası, beyaz atlı prensim, bu sabah beni alnımdan, evet doğru duydun, alnımdan hem de bu kocaman şeye burnu değerek öptü ve iki günlüğüne, hem de sevgililer gününde, şehir dışında olacağını belirterek ufak valizini aldı ve çıktı evden”
Nejat’ın duydukları karşısında üzüldüğü sarkan omuzlarından ve şaşkın yüz ifadesinden belli oluyormuş.
Tüm olayları dikkatle inceleyen Müjgan teyzeden ise tek ve kısa bir kahkaha çıkıvermiş ansızın. “Hah!” demiş ve kalmış. Bunu duyan Necla Hanım bu sesi bir tespit sesi olarak mı, yoksa alay olarak mı algılaması gerektiğini bilememiş ve herhangi bir değerlendirmeden vazgeçeceğine karar vererek tekrar Nejat’a odaklanmış.
“Ay, ne olur sen bir şeyler yapıver Nejat. Çocuklar akşam eve geldiklerinde beni böyle görsünler istemem” diyerek Nejat’a acınası bir bakış atmış yüzünün boş tarafıyla.
Nejat bir an düşünmüş ve bu durumdan başka kaçış olmayacağına karar vererek bildiği en iyi şeyi yapmaya karar vermiş. Saçlarla kusur kapatmak onun uzmanlık alanıymış sonuçta.
Bir yandan Necla Hanımın saçlarıyla oynarken diğer taraftan da sunabileceği hizmetleri sıralamış.
“Üst tarafa biraz daha hareket verirsek sanki o güzel boynunuz ortaya çıkacağı için hani çene daha çok dikkat çekeceğinden… ” kısa bir düşünme arası verdikten sonra devam etmiş usta kuaför “Veya topuz yaparız Necla Hanımcığım, ha? Topuzun içine inciler yerleştiririz, hem hacim verir belki.”
Necla Hanımın saçlarını bir o yana, bir yukarı, bir diğer tarafa savrulurken başın en üstündeki o devasa şeye nasıl dokunacağını tiksintiyle hesaplamaya çalışıyormuş Nejat. İçinden Allah’a bu sevimsiz alete dokunmamasını sağlayacak bir mucizenin gerçekleşmesi için bildiği tüm duaları sıralıyormuş. Becerikli adammış Nejat, hepsini de eş zamanlı yapıyormuş. Çok becerikli adammış doğrusu çünkü tam o esnadan enerjik bir şekilde açılan salon kapısından uzun bacaklarını emin adımlarla savurarak Pelin Hanım içeri girmiş ve aceleyle Nejat’ı selamlamış.
Fırsattan istifade Nejat, Necla hanımdan izin isteyip derhal bu genç kadının yanına sokulmuş.
“Nasılsınız Pelin Hanım? Nasıl yardımcı olabiliriz size bugün?
“Ay, Nejatcığım ne gerekiyorsa hepsini üstüme boşaltın. Manikür, pedikür, dip boya, kaş, ağda hepsini boca edin üstüme. Ay, şıkır şıkır olmak istiyorum. Ay, sevgililer günü kız bugün” diyerek iç gıcıklayan, insanın sıcak yaz gecelerini ve jartiyerlerin ne işe yaradığını hatırlatan buğulu ve şen bir sesle cevap vermiş afet sırıtarak onu dinleyen Nejat’a. Bu cümlelerin sonuna eklemiş olduğu hafif tiz kahkaha Necla Hanım’ın bu kadından tamamen tiksinmesine neden olmuş. “Olacak iş mi bu şimdi?” diye içinden geçirmiş Necla Hanım? Böyle yellozlar dururken niye benim gibi hanımcık, iyi yürekli, kimseye bir zararı olmayan, hayatı boyunca hep ve her zaman iyi olmuş, zavallı bir kadının başında bu kadar devasa bir çirkinlik çıksın. Necla Hanım kendine acımaya devam ederken manikürcü kız masaj yaptığı eli bırakıp Pelin’e pedikür suyu hazırlamak üzere yanından ayrılmış.

Bilge Müjgan

Nejat eline bir topuz kataloğu tutuşturarak kendisine bir model seçmesini önermesiyle Necla Hanım beklemeye alındığını anlayarak oturduğu koltuğa daha da gömülmüş.
Bütün salon bir anda Pelin Hanım için seferber olmuş. Pedikür suları, yıkanan saçlar, koruyucu pelerinler, taraklar, boyalar, fırçalar uçuşurken artık yaşananların gündemden düştüğünü geri kalan müşterilerin teker teker ödemelerini yaparak salondan ayrılmasından anlaşılıyormuş.
Bir tek Müjgan Teyze fönünü çoktan çektirmiş olmasına rağmen aynı çocuksu heyecanla Necla Hanım’ı izlemekteymiş. Durumu fark eden Necla Hanım kuaför koltuğunu Müjgan Teyze ile göz göze gelmek için döndürmüş.

Necla Hanım bu meraklı yaşlı kadına meydan okuduğunu bildirmek istermiş gibi suratına düşen pipiyi arkaya doğru savurmaya kalkmışsa da pipi yine ona gösterilen yerde durmayarak kadıncağızın suratına aynı nahoş “Şlap” sesiyle düşmüş.
Suratının tamamen boş kaldığı o ufak anda Necla Hanım yaşlı kadınla planladığı gibi göz göze gelmiş gelmesine ama yaşlının yüzündeki sevinçli ve sevgi dolu ifade kadını şaşırtmış.
Tam bu ifadeye bir anlam vermeye çalışıyormuş ki yaşlı kadın Necla Hanım’a doğru eğilerek “Bence birazdan geçecek. Sakin ol” demiş.

Necla zaten bugüne hiçbir anlam veremiyormuş. Sabah Feridun’un evden ayrılması, kafasında bu kocaman şeyi fark etmesi, evde bunu çocuklardan gizlemeye çalışarak ilk yaptığı iş kuaföre koşması hepsi bir anda çok anlamsız gelmiş ona. Gerçekten niye buraya koşup gelmiş ki? Niye ilk aklına gelen bu olmuş? Gerçekten kuaför ona bu konuda yardım edecek en yetkin kişi miymiş? Bunları düşündükçe burada olması ona çok saçma gelmeye başlamış.
Salondan ayrılmak için yerinden doğrulmaya çalışsa da başının üstündeki ağırlık zor hareket etmesine sebep oluyormuş.

‘Aynen, böyle tavladım cicim’

Necla bedenini tamamen içine göçtüğü koltuktan kaldırmaya çalışırken Pelin’in telefonu çalmış.
“Evet, beybişims senin için hazırlanıyorum Feridun’um” diyerek başlayan cilveli telefon görüşmesi Necla Hanım tarafından fazlasıyla fingirdek olarak değerlendirilen çeşitli, sözde gizli, cinsel imalar içerdikten sonra sonlanmış.
Feridun ismi üzerine içine kurt düşen Necla Hanım yerinden bir süre daha kalmamaya karar vermiş. Topuz kataloğu ve başındaki devasa çirkinliğin yarattığı korunaklı alandan izlemeye aldığı bu genç ve güzel kadını süzmeye başlamış.
Pelin telefonu kapattıktan sonra manikürcü kıza dönerek “Ya, bak sende öğren bunları Sılacığım. Yakında karşında Pelin Düzyaka olarak oturduğumda dersin sonra ‘A Pelin Abla nasıl tavladın adamı?’, ben de derim ki… Ne derim? ‘Aynen, böyle tavladım cicim’ derim” diyerek yine o tiz kahkahayı adeta patlatmış salonun ortasına.

“Öfke, bizim yakıtımızdır. Bize yol gösterir.”

Ama, Feridun Düzyaka benim eşimin adı diye bir an içinden geçirmiş Necla Hanım. Uzunca bir süre sürdüğünü düşündüğü ancak sadece bir saniye kadar süren, o andan sonra Necla Hanım çılgın bir öfke hissetmeye başlamış.
Bu öfke duygusu önce sanki midesinde toplanmış ve kaskatı bir cisim gibi olmasına rağmen soluk borusunu, kalp bölgesini, boğazını içine alarak başına kadar yükselmiş.
Bunların gerçekleştiğini hissederken bir taraftan da kocasında son aylarda olan değişiklikleri sayıyormuş kendisine. Geçen ay aldığı yeni kıyafetler, yeni spor salonu üyeliği, geçen yaz yaptırdığı saç ekimi, bitmeyen müşteri yemekleri, stok sayımları, yurt dışı müşteri ziyaretleri demek ki bu kadına kaçıyordu sürekli diye geçirmiş içinden Necla Hanım. Hayatımın aşkı, sevdiğim adam bu kadına nasıl katlanmış olabilir diye de düşünmüş. Bu kadın evet, genç ve güzelmiş ama her türlü davranışı Necla Hanım’ın olduğu her şeyden, Feridun’un onda sevdiğini, beğendiğini söylediği o kadar çok şeyden uzakmış ki…
Bütün bu düşünceler ve hayatında belki ilk kez hissettiği çılgınca öfke başında toplanmaya başlamış sanki.
Necla Hanım’da gerçekleşen değişimi salonda bir tek Müjgan Teyze fark etmiş. “Ay, işte oluyor kızım. Hadi Allah kolaylık versin” derken ellerini çırparak adeta tezahürat ediyormuş Nalan Hanım’ın bu garip gerginliğine.

Teslimiyet

Müjgan Teyze’nin garip davranışlarına hiçbir anlam veremeyen Necla Hanım yaşlı kadına yönelip soru soracak gibi olmuş ki bir anda başının üstünde onu oturduğu yerden kalkmaya zorlayacak derecede bir çekim hissetmiş. Bu çekimin nereden kaynaklandığını araştırmak için aynalardaki yansımasına odaklandığında Necla Hanım’ın suratı gördükleri karşısında adeta yamulmuş. Başının üstündeki fallus daha da büyümüş ancak bu sefer uyuşuk bir şekilde alnına doğru sarkacağına havaya dikilmiş, parlak bir kızarıklıkla aynadan çarpık bir sırıtış ona bakıyormuş. Gözleri hayretten fal taşı gibi açılan Necla Hanım oturduğu yerden doğrulmasıyla sanki bu devasa biçimsizlik onu ayağa kalkmaya zorlamış. Fazla direnmemiş Necla Hanım. Zaten direnecek de hali kalmamış artık.Bu tuhaf gün bir bitse artık, bir evime gitsem, bir çocuklarıma sarılabilsem diye düşünüyormuş ki bedeninin doğrulduğunu ve ayaklarının sanki onun iradesinden bağımsız bir şekilde yere bastığını, hatta adeta süzüldüğünü fark etmiş.
“Allah’ım, her ne oluyorsa bıraktım artık kendimi” diye geçirmiş içinden teslimiyetle.

Bedeninin ağırlığını artık hissedemeyen Necla Hanım kendini bu güce bırakmış ve vücudunun salonda zarif hareketlerle süzülmesini hayretle izlemeye başlamış. Kendi iradesinden ayrışmış bedeninin iki koskocaman adım attıktan sonra biraz önce hayatında ilk kez gördüğü ama hayatını geri dönüşü olmayacak şekilde değiştirmiş olan genç kadının önünde bulmuş.
Pelin hayretle gözlerini açmış ve sanki kahkahalı bir çığlık atacakmış gibi ağzı açılmış ama tek bir kelime çıkaramamış. Tam da o an Necla Hanımın bedeni öne doğru kıvrılarak başının üstündeki devasa penisten rengarenk ışıklar boşalmaya başlamış.

“Yeni bir sevgililer günü, yeni bir Pelin”

Işıklar dip boyasını henüz sürdürmüş Pelin’in üstüne boşalırken Pelin elindeki cep telefonunu yere düşürmüş. O esnada yüklemeye çalıştığı storysinde “yeni bir sevgililer günü, yeni bir ben” yazıyormuş. Bu yeniliğin ne kadar dönüştürücü olacağından habersiz, düşen cep telefonuna yönelmeye çalışırken bir yandan da bu üstüne akan güzel ışıklardan gözlerini alamıyormuş.
Pelin’in ilk değişen gözleri olmuş. Hoş ela tonlarında bademsi gözleri birer minik siyah noktaya dönüşene dek ufalmış. Ardından cildinin rengi yeşilimsi bir kahve tonu alarak büzüşmeye başlamış ve tüm çevresindeki alanı içine alarak güzel alımlı kadını kısa bir süre içinde ufaltarak, büzüştürerek, karartıp kırıştırarak bir kurbağaya dönüştürmüş. Geçen bu bir dakikalık süre dolgun bir “flop” sesiyle sonlanmış. Bir zamanlar Pelin olan kurbağa pedikür suyunun içine atlamış.

Necla Hanım sanki bir transtan uyanırmış gibi hafifçe başını sallamış. Bir anda başının, boynunun, omuzlarının hatta geri kalan tüm bedeninin ne kadar hafif ve rahatlamış olduğuna şaşırmış. Boşalan ışıklarla başının üstündeki çirkinlik kaybolmuş.

Kurbağa Feridun

Tam o esnada çalan telefonunun ekranında Feridun’um yazıyormuş. Necla Hanım telefonu sakin bir şekilde açmış “Feridun sen artık bir kurbağasın, lütfen beni bir daha arama” diyerek karşı tarafın ne söyleyeceğini beklemeden telefonu kapatmış.
Müjgan Teyze’nin parlak neşeli bakışlarıyla karşılaşmış bakışları Necla’nın. “Ne oldu şimdi bana?” diye sormuş yaşlı kadına.

“Kullanmadıkların er ya da geç seni bulur. Görmek istemedikçe en çirkin, en dikkat çekici haliyle yakalar, vurur, hırpalar seni ama en nihayetinde yine sana; seni, kendini, o muhteşem halini gösterir. Sen de kendini fark edersin en nihayetinde. Bu kadarcık ders için neden bu kadar çok çekiyorsak artık?” demiş yaşlı kadın gözleriyle aynayı işaret ederek.
Müjgan Teyzenin bakışlarını takip ederek Necla aynaya yönelerek bakmış kendisine.
Aynadaki yansımasında çok güzel bir kadın görmüş.

Tek boynuzlu Necla

O an yıllardan beri kendi gözünün içine bakmadığını anlamış Necla. Gördüklerini bir anda çok sevdiğini anlamış. Elleriyle başını, biraz önce devasa bir fallusun çıktığı bölgeyi yoklarken minicik bir çıkıntı fark etmiş. Aynaya daha da yaklaştığında bunun minik bir boynuz olduğunu hemen anlamış.
“Ben tek boynuzlu bir Necla’ymışım” diye fark etmiş şaşkın bir neşeyle. Bir süre düşündükten sonra da eklemiş “Belki de başımın üstündeki hiçbir zaman bir pipi değildi?”
Müjgan Teyze aynadan Necla’ya yaramazca göz kırpmış.

Görsel: pomelkomy

Önceki Yazı
Hayal
Sonraki Yazı
Aşıklar Krepi
15 49.0138 8.38624 1 1 4000 1 https://daginikkalsin.com 300 0